BİR ŞEY
Güzel bir güne uyandığını düşünerek sıcacık yatağından bu kez hiç de zorlanmadan kalktı. Öğretmen emeklisi olan anne ve babası mutfakta telaşla bir şeyler konuşuyordu. Sessizce dinlemeyi bir an olsun aklından geçirdiği için kendinden utandı. Neşeyle mutfağa girerek her ikisini de öpüp ‘’günaydın’’ dedi.
Son günlerde annesi biraz rahatsız ve neşesiz görünüyordu. Onu neşelendirmek için şakalar yaptıysa da nafile… Gülüyordu ama bunun zorla olduğunun farkındaydı. Zaten gerçek duygularını hep gizler mutlu görünmeye, hep mutlu etmeye çalışırdı. Bunu da bildiği için hepten morali bozuldu. Babası da bunu fark edince kızına takıldı, ortamı yumuşatmaya çalıştı. Ortam bu zorlama şakalaşmalarla daha da gergin ve merak uyandırıcı bir hal aldı. Ocakta kaynayan çaydanlık ortama ayak uydururcasına gürültüyle taşarak ocağı söndürdü. Bu bahaneyle masadan kalkıp kızına arkasını dönen anne birkaç damla yaş akıttı gözünden. Tekrar masaya döndüğünde annesinin gözlerinin nemli olduğunu fark eden kız iyice telaşlanıp ve artık dayanamayarak sordu: ‘’Bana söylemek istediğiniz bir şey var mı?’’ Onu üzecek bir durumun yaşandığı kesindi. Bu yüzden bu soruyu babasına doğru sordu. Çünkü bilirdi ki annesi onun üzülmesine asla katlanamazdı. Babası da istemezdi bunu tabi ama anne yüreği başkaydı işte. Tam bu esnada annesinin babasına ‘’sakın söyleme’’ dercesine bir işaret yaptığını gördü. Giderek daha çok heyecana ve paniğe kapılıyordu. Nihayet masanın üstünde unutulmuş kağıtları, annesinin vermek istememesine rağmen, alıp okumayı akıl etti. Yanlış okumayı ya da anlamamış olmayı yeğleyerek tekrar tekrar okudu. Kafasını kağıttan kaldırıp gözü yaşlı annesine ve gözlerine bir noktaya dikip öylece kalmış olan babasına baktı. Demek doğru okumuş, doğru anlamıştı. Annesi kanserdi!
Saniyeler içinde birçok şey geçirdi aklından. Hep kötü olan gelir ya akla, önce karşısında ağlayan annesinin ölmüş olduğunu düşündü. Bu dayanılmaz ıstırabı yüreğinin ta derinlerinde büyük bir sarsıntıyla hissetti. Gerçekten hissetti ve olduğu yerde yığılıp kaldı. Sesler duyuyordu. Kulağına gelen anlamsız sesler. Sadece ses. Bu sesler bir yandan gelmeye devam ederken gözünün önünden ,seri halde farklı farklı yerlerde okuduğu, haberler geçiyordu. Hepsinin ortak noktası ‘kanseri yenen güçlü kadınlar’dı. Halbuki okuduğu zaman hiç dikkat etmezdi, üzerinde durmazdı böyle şeylerin. Nereden de gelmişti aklına? Kendi başına gelmesini tahayyül bile edemeyeceği bir durumla karşı karşıyaydı. O an annem neden o ‘güçlü kadınlardan’ biri olmasın diye düşündü. Yavaş yavaş toparlanıyordu sanki. Buna üzülmek ve onları daha çok üzmektense neler yapılabilir onu düşünmeliydi. Nihayetinde hiçbir güçlük karşısından pes etmemeyi annesinden öğrenmişti. Bunları aklından geçirirken bile yüreği hala o büyük acının ıstırabıyla yanıyordu, bağırmak doyasıya ağlamak istiyordu. Hatta kendini yerden yere atıp yüreğindeki acıyı fiziksel bir acıya dönüştürmek istedi şiddetli. Ama yok, yapamazdı. Annesini , canını, üzemezdi.
Annesinin, kanser olmasından daha çok eğer yenemezse geride kalan yavrusu için üzüleceğini o kadar iyi biliyordu ki. Onun karşısında sağlam durmalıydı. Bu mücadeleyi birlikte en güçlü şekilde vermeliydiler. Hatta bu acıyla yanan herkese bir umut, bir ışık olmalıydılar. Önemsizce okuduğu haberlerdeki insanlara umut olma isteği onu gururlandırdı mı utandırdı mı bilemedi. ‘Her şey inanmakla başlar.’ değil miydi hayat felsefesi. Bu duygu yoğunluğunu,aklından geçen onlarca şeyi yaşaması sadece birkaç saniye içinde oldu. Ne kadar da çok şey sığdırmıştı saniyelere. Sonunda kararını verdi. Kalkıp annesine sarılacak ve bunu elbette ki atlatacaklarına önce inanmaları gerektiğini söyleyecekti.
Ama gel gör ki yığılıp kaldığı yerden bir türlü kalkamıyordu. Omuzlarında bir güç onu oturması için zorluyordu sanki. Bir yandan da duyduğu sesler hala devam ediyordu. Biraz durup sesleri dinlemeye karar verdi. Sesler anlamlı hala gelmeye başlamıştı. Annesinin o uzaktan gelen, yumuşacık, naif sesi ‘’Hadi kızım,kalk diyordu.’’ Zorlukla gözlerini açtı. Etrafına bakındı. Hala sıcacık yatağındaydı. Demek gördükleri bir kabustan ibaretti. Derin bir oh çekti. Bir duygu boşalmasıyla yüreğinin derinlerinde gerçekten de hissettiği acıyı göz yaşlarıyla dışına attı. Biraz toparlanınca anne ve babasının yanına giderek ,onları üzdüğü her an için kahrolup,bütün gücüyle onlara sarıldı.