top of page
Hande Koçak

Hande KOÇAK

15.05.2022

SİHİRLİ BİR CÜMLE: SİZE ÖYLE GELİYORSA ÖYLEDİR

1600190857986-pirandello-bant.jpg
181147_9789755080413.jpg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

      Luigi Pirandello’nun daha önce Biri Hiçbiri Binlercesi kitabını severek okumuştum. Size Öyle Geliyorsa Öyledir adlı kitabı da benim için yine çok keyifli bir okuma oldu. Yazarın okuduğum iki kitabına da yansımış olan bir hava var; şüpheci yaklaşım. Konu olarak da iki kitabın benzeştiğini söyleyebilirim. Gerçeğe tek bir açıdan yaklaşılamayacağını, herkesin kendi gerçekliğinin olduğunu ve bunun kendi görmek isteyeceği şekilde yaratıldığı fikrini savunuyor.


       Kitabın konusuna geçmeden önce belirtmeliyim ki, sadece ismiyle bile alıp hayatıma uyarlamak istediğim, daha yolun başında içselleştirdiğim kuvvetli bir his oluştu bende. “SİZE ÖYLE GELİYORSA ÖYLEDİR” diyebilmek ve bu sihirli cümlenin sunmuş olduğu rahatlığın tadını çıkarabilmek. Söylemesi çok kolay ama hayata uyarlaması bir o kadar zor bir cümle. Çünkü insanoğlu; etkilenmeye, etkilemeye, açıklamaya, savunmaya, saldırmaya çok açık bir varlık. Bir kere iletişime muhtaç ve ne kadar kendini soyutlamak isterse istesin sosyal bir varlık. Söylediklerimi kendimce iki karşıt örnekle daha da açmak isterim: Biri var ki, hayatından çok memnun görünüyor. Etrafındakiler onun hayatında her şeyin yolunda gittiğine inanıyor. Ve içten içe bunu kıskanıyor ve sorgulamaya başlıyorlar: “Nasıl bu kadar mutlu olabilir ki, kesin rol yapıyor.” ya da “O aslında ilişkisindeki veya işindeki mutsuzluğunu saklamaya çalışıyor.” Belki doğru, belki değil. Şimdi karşıt örneğe geçelim, buradaki biri de kendi halinde olan, çok fazla iletişimde bulunmayan, hayatıyla ilgili çok az şeyin bilindiği biri olsun. İnsanlar burada diyor ki: “Psikolojik bir rahatsızlığı olabilir, neden bu kadar içine kapanık.” ya da “Çok mutsuz birine benziyor, acaba hayatında yolunda gitmeyen ne?” Bir örnekte mutlu olduğu düşünülen kişi konuşuluyor, ötekinde mutsuz olduğu düşünülen kişi. Üstelik bu konuşan kişiler, o kişiyle belki oturup bir saat karşılıklı konuşamamıştır bile. Mutlu görünen belki gerçekten mutludur, “Ne kadar güzel keşke daha fazla mutlu insan olsa” görüşüne sahip olmaktansa, o insana rahat vermeyi istemeyerek deştikçe deşiyoruz. Belki de mutsuzluğunu saklamak istiyor, bu da olabilir. Buradan çıkarımız ne olacak ki? “Aa, o da rol yapıyor” deyip mutlu mu olmalıyız? İkinci kişi, belki yaşadığı bir travmadan dolayı öyle, belki de sadece öyle olmayı seçti, kim bilebilir ki? Yani biz hep konuşuyoruz varsayımlar üzerine. Hep didiklemek, başkasının hayatına dair daha fazlasını bilmek istiyoruz. Bir noktada normal aslında, bunu inkar edemeyiz; etkileniyoruz çünkü. Ama daha büyük oranda zarar veriyoruz. Hem kendimize hem diğerlerine. Deştikçe sorunlar çözülmüyor aksine büyüyor. Çünkü insan bilinmezliklerle dolu. Daha fazlasını öğrenmeyi ne kadar istesen de yeni bir engel çıkıyor karşına. Bunlar biraz da işsizlikten mi oluyor, ne dersiniz? Hiçbir şey yapmadığım ya da yapmak istemediğim zamanlarda kendimi veya başkalarını yargıladığımı fark ediyorum ben de. Böyle güzel güzel düşünüyorum, düşünüyoruz o zaman kim yapıyor bu hayatları deşici faaliyetleri? İşte burada şu atasözünü hatırlamakta fayda var: “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.” Aynı şekilde başkalarının da kendi hayatım üzerindeki baskısını daha az hissetmek için, bu cümleyi daha fazla içselleştirmek istiyorum: “Size öyle geliyorsa öyledir.”


    Kitabın adıyla içeriğinin bende yarattığı etkiye sığınarak biraz dertleşme yazısı olsun istedim ama artık kitabın içeriğinden, biçiminden, konusundan da biraz bahsedelim isterseniz. Bu eser bir tiyatro metni. Oldukça kısa ve sürükleyici. Bay Ponza, eşi ve kayınvalidesi küçük bir yerleşim yerine taşınıyorlar. Ama yerli halka gizemli gelen durumlar sergiliyorlar. İnsanlar duydukları veya kendi düşünmek istedikleri açıdan onların hayatı üzerine tartışmaya başlıyor. Sonra bu tartışma çözülemiyor aksine daha da şiddetleniyor ve bu sefer o aileyi de kendi tartışmalarının içine meze yapıyorlar. İşin tuhafı, aile dahil olunca durum daha karışık ve gizemli bir hale bürünüyor. Yerlilerin merakı tabii daha da artıyor. Durağan yaşamlarında yeni bir heyecan onları adeta büyülüyor. Bu gizem beni de içine aldı ki kitabı merak ederek okudum. Sonunda ise, çok güzel bir dersle karşılaştım. Kısacası; Luigi Pirandello’nun o keskin zekasından, metnin gizeminden beslenmek isteyenlere kesinlikle önereceğim bir kitap Size Öyle Geliyorsa Öyledir.

 

Keyifli okumalar olsun.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page