Sarah Jio
SARAH JİO KİTAPLARI VE OLAY ÖRGÜSÜNDEKİ MATEMATİĞİ
Bugün sizlere Türkiye’de son dönemlerde popülerliği artan bir yazar olan Sarah Jio’dan bahsetmek istiyorum. Onun kitaplarındaki matematik beni son derece etkilemeye başladı. Tercih nedenim popüler olması değil; dili ve yazılarındaki matematik. Bu zamana kadar; Mart Menekşeleri, Yağmur Sonrası, Böğürtlen Kışı ve Son Kamelya kitaplarını okudum. Okumuş olduğum kitapları Arkadya Yayınları tarafından basılmış olup her bir kitabın editörü Yasemin Büte’dir. Okuduğum kitaplar aslında aşkın dönüştüren, büyüten yanından öğrendiklerimizin farkına varmamızı sağlıyor. Günümüzde “Aşk” o kadar sıradanlaşan bir konu olarak önümüze ısıtılıp getiriliyor ki, bu kadar besleyici kaynak olduğunu bana hissettirmesi belki de yakın bağ kurmamı sağlıyor.
Yazarın İlk kitabı olan Mart Menekşeleri, 1 Ekim 2012 yılında Türkiye’de de yayımlanmıştır. Ayrıca Library Journal En İyi Kitap Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu kitap aslında beni şu sözleriyle okumaya ikna etti.
“Bir Kadının yüreği sırlarla dolu bir denizdir…”
İşte bu cümle Emily Wilson’un hikâyesine ortak olmamı sağladı. Ruhundaki yaraların iyileşmesi için Bainbridge Adası’na çıktığı yolculuğun bir diğer konuğu oldum sanki. Bu adada kaldığı süre içerisinde Emily 1943 yılında yazılmış kırmızı kadife kaplı bir günlük bulmasıyla hüznün ve pişmanlığın yaralarına başka bir pencereden bakmış. Ve bu günlük sayfalarında gizlenen bir aşk hikâyesiyle onu altmış yıllık bir aile sırrına götürmüş.
Yazarın ikinci kitabı ise Yağmur Sonrası’dır. 1942 yazında, II. Dünya Savaşı sırasında Bora Bora Adası’na hemşire olarak görev alan Anne, nişanlı olmasına rağmen yakışıklı asker Westry Green’e karşı konulmaz bir çekimle bağlanır. Yaşadığı bu yasak aşk bir cinayete şahit olana kadar sürer. Savaş rüzgârlarıyla Anne ve Westry bir daha asla bir araya gelemez. Ta ki Anne Calloway’e, Bora Bora Adası’ndan adına gelen gizemli bir mektup ile yetmiş yıllık arkasında kalan anıların kapıları açılana kadar!..
Türk okuyucuları tarafından çok beğenilen Böğürtlen Kışı 2013 yılında yayımlanır. Aslında en çok etkilendiğim, okurken en çok kalbimi acıtan kitabı Böğürtlen Kışı’dır. Vera Ray 1933 yılının karlı bir mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel’i kaybeder. Fakat Seksen sene sonra Seattle yine bir mayıs ayında karlar altında kalır. Muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapmaya karar verir. Claire, bu olayı araştırırken, 1933 yılında yine karlı bir mayıs akşamında kaybolan bu küçük çocuğun davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin duygusunu tecrübe eden tarafı bu düğümü çözmeye davet eder. Fakat Vera’yla olan bağlantısına yaklaştığından habersizdir. Aşkı, umudu ve umutsuzluğu bu kadar yakın tutabilen bir öyküye denk gelmemiştim.
Yazarın okumuş olduğum her bir kitabında “aşk” naif bir dille anlatılmış. “Aşk” teması romanlarında işlenirken; insanı dönüştüren tarafı her defasında başarılı bir şekilde vurgulanmış. Mesela kitaplarında hep bir sır örgüsüyle kapı açılıyor. Karakter tesadüfen bir mektup buluyor. Ya da adına gizemli mektup gelebiliyor veya kendisini bir anda gizlenen büyük bir sır içinde bulabiliyor. Kitaplarda aktarılan dönemlerin farklılığı, her dönemin kendi içinde barındırdığı detaylar atmosferin içinde bizi öyle güçlü tutuyor ki ruhumuzu bu büyünün içinde daha çok kalmasını sağlıyor. Romanlarında olay örgüsünü başlatan sır mutlaka çözüme kavuşuyor. Karakterler arası yaratılan aile ağacındaki bağlantıların detayları tutarlı. Bu tutarlılık işte olayı başlatan sırrın çözüme kavuşmasını en az ana karakter kadar okuyucunun da arzulamasına olanak tanıyor. Gelelim kitapların adlarına. Yazarın kitaplarına vermiş olduğu adı, karanlık bir odayı aydınlatması için yakılan muma benzetiyorum. Ne çok fazla ışık ne de tamamen karanlık. Ama mutlaka kitabın sonunda okuyucuya kitabın adını unutturmamayı başarıyor. Sarah Jio’nun bu matematikle aşkı kurgulamış olmasına hayran kaldım.
Aylin Aktaş 08.08.2020