Özlem ÖZAĞAÇ
25.04.2023
Bir İlk Kitap: ONUNCU AY
Edebiyat sevdalıları birbirlerini mutlaka bulur. Kendilerinden değil; yazılardan, kitaplardan ve yeni planlardan konuşurlar. Ayla Burçin Kahraman ile bir okur grubunun temsilcisi olarak tanıştım ve birlikte neler yapabileceğimiz üzerine konuştuk. Sonrasında kitabını okudum. Kendisi ile ilerleyen zamanlarda keyifli bir sohbet gerçekleştireceğiz lâkin şimdi, kitapla iç içeyken size bunları yazmak istedim.
“Onuncu Ay” Ocak 2023’te çıkmış tazecik bir kitap. On yedi öyküden oluşuyor. Kitap, adını içindeki bir öyküden alıyor. İçindekiler bölümüne bakınca öyküler başlıklarıyla dikkat çekiyor. “Gaip”, “Issız Tarlada Bir Siyeç”, “İjala’nın Paşası”, “Dilsiz Uşak”, “Bozuk Saatin Zembereği”… Öykülerin adları, okuru özenle hazırlanmış bir yolculuğa çağrı gibi.
Yazarın aldığı ödüllerle öykülerinin başarısı tescillenmiş. Aralarında Nezihe Meriç, Fakir Baykurt, Çukurova Öykü Ödüllerinin yanında 2. Berlin Gökkuşağı Yayınevi Öykü Ödülü dereceleri de yer alıyor. Kitapları çoğaldıkça ödüllerin artacağı kesin, Ayla Burçin Kahraman’ın kaleminden çok öykü okuyacağız.
Onuncu Ay’ın kapağını araladığımızda Hurinur teyzenin öyküsünde bir kuyunun başındayız. Kuyu karanlık, kokuşmuş… Ayağımız yerden kesilse bizi yutabilir, kirli düşüncelerimizi karanlığında boğabilir. İjala’nın Paşası’nda çocuğuz. Yetişkinleri anlamaya çalışıyoruz. Çocuk gözümüzle kuş yuvasındaki yaşamı merak ediyoruz. Kuş olmak istiyoruz. Emanet’te ablayız, kardeşiz, hastayız. Belki de yokuz, hiç olmadık, hiç yürümedik. Ana caddeden hızla geçen arabalara baktık, sahi neden baktık? Köse’de pencerenin önündeki nergis çiçeğiyiz. Güzel ve nariniz. Sigara dumanı olmasa güzel kokumuzla herkesi etkileriz. Onuncu Ay’da örümcek, Dilsiz Uşak’ta son paragrafız.
Öyküleri detaylarıyla incelediğimizde kişilerin ve mekânların özenle yaratıldığı, nesnelerin kurguya hizmeti gözümüze çarpıyor. Öykülerde sahneleme o kadar iyi ki gözümüzle takip ettiğimiz her kelime bizi o sahneye biraz daha kenetliyor. Biz de oradayız, mekânın bir parçasıyız. Yazar öyküyü diri tutacak her unsuru titizlikle kullanmış. Sade bir anlatımı tercih ederken, öykülerinde karakterleri odağa biraz daha yakın tutmuş. Karakterler başarıyla konuşturulmuş, jestler başarıyla işlenmiş. Her karakter hangi hikâyenin parçası olması gerekiyorsa orada duruyor. Düşünceleri, tavırları ve tepkileri atmosferi tamamlıyor. Karakterin duyguları öyküde anlatılmayan yerleri okura fısıldıyor, kapıları aralıyor ama içeriyi göstermiyor. “Tahmininin doğru olduğunu görmek istiyorsan hikâyeye devam etmelisin.” diyor.
Öyküler bir yanıyla gerçeğe sıkı sıkıya sarılırken diğer yandan rüyalar ve hayallerden destek alıyor. Tam da burada okura yaşatılan epifani anları dikkat çekiyor. Öyküyü okuyoruz, sona yaklaşırken fark ettiğimiz aydınlanma anı işte orada. Bir başka öyküde tam sona gelmişken kaçırdığımız o ışıklı anı yakalamak için öykünün başına dönüyoruz. Öyküyü yeniden okuduğumuzda bizi finale yaklaştıran taşların nasıl özenle döşendiğini görüyoruz. Aslında hep oradaymış, biz görmemişiz.
Yazarın, öykülerinde Gogol gibi küçük insanları anlatmasının yanında Çehov’un minimalist anlayışını kullandığı hemen fark ediliyor. Mansfield’ın iç serüven tekniğiyle harmanlanmış anlatılardaki ince işçilik kitabı bitirdiğimizde hemen o anda bizi daha detaylı bir okumaya sevk ediyor.
İyi bir öykü okuyucusunun mutlaka okuması gereken bir öykü kitabı Onuncu Ay. Arada bir öykü okuyanların da listelerine almalarını tavsiye ederim. Yaratıcı yazma ve kurmaca ile ilgilenen amatör yazarlar için de oldukça iyi bir rehber kitap olabilir. Okuma amacınız ne olursa olsun çağdaş edebiyattan iyi öykü örnekleri okuyacağınızın garantisini verebilirim.
Öyküler için Ayla Burçin KAHRAMAN’A, bizi bu eserle buluşturmak için emek veren herkese teşekkürler.