Cansu SOYLUETHEM
17.09.2020
OKUMAK ÜZERİNE FELSEFİ DÜŞÜNCELER
Bizler harflerden oluşmuş sözcükleri, cümleleri okuruz. Buna okumak denir. Hem felsefe hem de edebiyat düşüncelerden ve sözcüklerin bir araya gelmesiyle, dille oluşur. Fakat bu aynı dili kullandıkları anlamına gelmez. Felsefi okuma pratiği edebi olandan farklı olarak bilgi ve argüman da içerir. Fakat edebi okumalarda böyle bir kaygı yoktur. Metinlerde esas olan öz’ün ne anlattığı değil midir?
Varoluşçu filozof Jean Paul Sartre, Edebiyat Nedir?’de “Sanat yalnızca başkaları tarafından ve başkaları için yapılır” diye yazar. Burada Jean Paul Sartre’ın bahsettiği yazarın veya herhangi bir sanat eseri yaratıcısının kendi için yazamayacağı demek değildir. Bir eseri oluştururken ancak yarısının yazar tarafından tamamlanabileceğidir. Okuru olmadan metin, yalnızca bir duygu aktarımı, karşılıksız bir diyalog gibidir. Okuduğunuz herhangi bir kitabı düşünün. Siz yazar için veya kitap için bir okuma deneyimi yaşamazsınız. Hedefiniz, kendi duyu dünyanızı genişletmek, kendi zihin yapınızı cesaretlendirerek geliştirmektir. Bu nedenle okuma eylemi, tek başına bir okur tarafından gerçekleşmediği gibi yazar tarafından da olmuş bitmiş bir şey de değildir. Okumak, karşılıklı özerk bir yapıya dayanır hem yazar için hem de okur için. Bu özerk yapının kesiştiği noktada okumak deyim yerindeyse kendini gerçekleştirir…
Okumak söz konusu olunca okura uyan tek bir kalıp yoktur. Bizleri şekillendiren deneyimlerimiz, geçmişimiz, içinde bulunduğumuz durum gibi etkenler de okuma pratiğimiz etkiler. “Her sanat türü tümden bir deneyim kalıbını ve tasarımını takip eder,” diye yazar 19. yüzyıl filozofu John Dewey, “sonra onu daha kuvvetli hale getirir ve hissiyatını yoğunlaştırır” diye devam eder. Okumak deneyimlerimize yön verir. Bundan on yıl sonra nasıl bir insan olacağımız, çevremiz, ideallerimiz, hayallerimiz okuma pratiğimiz etrafında şekillenir. Aynı şekilde küçük bir çocukken okuma becerimizin desteklenmesi ve geliştirilmesi de yetişkin yaşamımızda hayatı daha kolay anlamlandırabilmemizi, durumlara karşı empati yapabilmemizi ve hayal gücümüzü de arttırır.
Okuma konusunda bizi harekete geçiren şeylerden biri hiç şüphesiz hayal gücüdür. Hayal gücüyle daha önce hiç görmediğimiz bir şehri, hiç tanımadığımız bir bedende keşfe çıkarız. Ursula Le Guin’e göre, “Hayal gücüyle yaratılmış kurmacanın yararı dünyayı, çevrendeki kişileri, kendi duygularını ve kaderini daha derinlemesine anlamanı sağlamaktır.” Bir anlamda felsefenin de yaptığı budur, temel kavramları, konuları, hayatı anlamlandırabilmek…