top of page
öznur biçer.jpg

Öznur BİÇER

29.05.2021

Bedrettin Cömert | Mitoloji ve İkonografi

Mit.jpeg
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

     Bugün sizleri geleceğin bir turist rehberi olarak oldukça işe yaradığını düşündüğüm, içerisinde harika bilgilerin bulunduğu, bu bilgilerin resimlerle desteklenip rengarenk bir kitap hâline getirildiği, benim çok ama çok sevdiğim bir eserle buluşturacağım; Bedrettin Cömert’ten Mitoloji ve İkonografi.


     Öncelikle kelimelerin ne anlamlara geldiklerine bir bakalım istiyorum. Böylece kitabı daha iyi anlayabiliriz. Mitoloji, mythos, epos ve logos kelimelerinden oluşmaktadır. Mythos; mit yani masal, efsane anlamına gelmektedir. Epos ise belirli bir düzen ve ölçüde söylenen sözdür, yani şiir, destan, ezgidir, batı dillerinde epik olarak bilinmektedir. Logos da dilimize -loji şeklinde geçen bilim dallarının sonuna eklenen ektir. Bütün bunları birleştirdiğimizde ise mitolojiye kısaca “efsaneler bilimi” diyoruz. 


     Peki mitoloji neden ve nasıl ortaya çıkmıştır? İnsanlar neden böyle bir şeye ihtiyaç duymuş ve bugün efsaneler dediğimiz şeyleri yaratmıştır? İnsan ırkı her zaman meraklı olmuştur. Çevresinde olup bitenleri mantıklı bir çerçeveye oturtup anlamaya çalışmıştır. Bu eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. İlk çağlarda insanlar ellerindeki sınırlı bilgiyi kullanmaya çalışarak yağmur, deprem, doğal afet gibi konulara açıklık getirmeye çalışmışlar. Tabii şimdi bilimden faydalanarak her şeyin nedenini bilsek de, bu o zamanlar pek de mümkün değildi. Yağmur yağmış, kafalarında kendilerinden daha güçlü bir varlık yaratarak, o varlığın bunu yaptığına kanaat getirmişler. Deprem olmuş, kötü bir şey yaptıkları için ilahi güç tarafından cezalandırıldıklarını düşünmüşler. Böyle böyle tanrı ve tanrıçalar çıkmış ortaya -ki insanın elinde olmayan, ondan daha büyük şeyleri açıklamasına yardımcı olmuş. Bugün bizim masal ya da efsane dediğimiz anlatılar, eskiden insanların inançlarını oluşturmuş.

“Hangi türden olursa olsun, bir sanat ürününün tadılması, onun kavranılmasıyla doğru orantılıdır.”

 

   Kitabımız yayımcının notuyla başlıyor daha sonra da Bedrettin Cömert’in bilimsel kişiliği anlatılıyor ki bence oldukça gerekli bir bölüm. Sanat tarihiyle iç içe olan bir insanın, bu konudaki bir kitabı neden ve nasıl yazdığını kısaca okuyoruz. Sizler için kısa bir özet geçmek istiyorum; Roma Üniversitesi’nde Edebiyat lisansı alan Cömert, aynı zamanda Türkiye’de de dergilerde şiirler, denemeler, çeviriler yayımlamıştır. Daha sonra Türkiye’ye gelerek Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde Mitoloji ve İkonografi derslerini vermiştir. Şu anda sanat tarihi ile ilgili bir kaynak olarak görülen, “Sanatın Öyküsü”nü anlaşılır bir Türkçe ile çevirmesiyle birlikte Türk Dil Kurumu’ndan ödül almıştır. 


    Daha sonra Bedrettin Cömert’in yazdığı bir girişle devam ediyor kitabımız sanat ve sanat eserleri hakkında bilgi verip kendi düşüncelerini anlatıyor bizlere, ardından Yunan mitolojisi geliyor. Hesiodos’a göre evrenin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Sonsuz boşluk dediğimiz Khaos’tan Toprak Ana (Gaia), Ölüler Ülkesi’nin en korkunç ve en derin yeri olarak tabir edilen Tartaros, Eros (aşk), Erebos (yeraltı karanlığı) ve Nyks (gece) doğmuştur. Ardından Toprak Ana Uranos (gök), Pontus (deniz) ve dağları yaratmıştır. Yunan mitolojisi genellikle Gaia ve Uranos üzerinden devam etmiştir. Neredeyse artık herkesin bildiği on iki Titan da bu ikiliden doğmuştur. Ve tabii Titanların soyundan da daha sonraları Olimposlular olarak adlandırdığımız tanrı ve tanrıçalar gelmiştir. Bu şekilde evrenin ve tanrıların yaratılışını okuyoruz ilk bölümde. Daha sonra insanın yaratılışını da anlatıp artık yunan mitolojisindeki aklınıza gelebilecek bütün tanrıları görüyoruz. Yapılan heykeller ve çizilen resimlerle anlattıklarını destekleyerek bize görsel bir şölen yaşatıyor Cömert.

Venüs'ün Doğuşu

     “Zeus, Titanları ve Typhon’u yenerek Kronos’un en son umudunu da suya düşürdükten sonra, artık evrenin tek egemeni olarak, kardeşleri arasında yetki bölümü yaptı. Kendisi Gök’ü aldı. Kardeşi Poseidon’a Deniz’i, Hades’e de Yeraltı Ülkeleri’ni verdi. Yeryüzü ve özellikle Olympos, ortak mülkiyet sayıldı”


    Mitoloji kısmı kısaca böyleydi peki ya ikonografi? İkonografi dinî simgebilimdir, dinin sanata resim, heykel, fresko gibi şekillerde aktarılmasıdır. Tevrat ve İncil’de anlatılan sahneleri görsel şekilde anlatmaktır da diyebiliriz. Tabi bu durumda İslamiyet’te ikonografiden söz edemiyoruz. Kitabın ikinci kısmında Tevrat, üçüncü kısmında ise İncil anlatılarak herhangi bir sanat eseri gördüğümüzde onun hangi sahneyi anlattığını anlamamıza olanak sağlıyor. Dünyanın yaratılışı ile başlayıp kutsal kitaplardaki belli başlı, sanata konu olmuş olayları kısaca okuyoruz. Adem’in ve Havva’nın yaratılışından, ilk günaha, İsa’nın vaftizine, Meryem’e müjdeye gibi pek çok dini olayı yüzyıllar boyunca yapılmış resimlerle öğreniyoruz. İsa’nın hayatını da okuduktan sonra adı çokça geçen ve önemli yerlere sahip olan Aziz ve Azizelere geçiyoruz son olarak. 


  Bu kitabı, sanat tarihine merakı olan herkesin okumasının önemli olduğunu düşünüyorum. Resimlerle kuşe kağıda basılmış olduğu için de oldukça renkli ve ufkunuzu açacak bir okuma yapacağınıza eminim. Sevgiyle ve mitolojiyle kalın…

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page