Görkem Y. DÜZEN
05.02.2021
KIŞ ORTASINDA
Şilili yazar Isabel Allende tarafından 2017 yılında yazılan Kış Ortasında romanını, İnci Kut çevirisiyle Can Yayınları’ndan okuyabilirsiniz.
Romanın konusu 2015 Aralık ayında Brooklyn’de (ABD)’de yolları kesişen üç farklı kültürden gelen göçmenlerin geçmişini ve bugününü anlatıyor. Romanda üç kahraman yer alıyor: Richard, Lucia ve Evelyn. Geçmişleri acılarla dolu üç farklı kişinin hayatı tesadüfen bir trafik kazası sonucu kesişiyor. O kaza sonrası hiçbir şey artık eskisi gibi olmuyor. Birbirlerinden çok farklı hayatlar yaşayan roman kahramanlarını birbirine bağlayan ise işlenmiş bir cinayet ve kurbanın tesadüfen kaza yaptıkları arabanın bagajında bulunması. Kaza sonrası geri dönüşü olmayan kararlar almak zorunda kalıyorlar ve bu kararlar onları birbirlerine yakınlaştırıyor.
Roman kahramanlarından Evelyn Guatemala’lı genç bir kaçak göçmen olarak Amerika’da bir ailenin engelli oğluna bakıyor. Geçmişinde yaşadığı şiddet yüzünden Amerika’ya kaçak yollardan girmek zorunda kalıyor. Romanda Evelyn’in yaşadığı dramı ve kaçak göçmenlerin Amerika’ya gidebilmek için canları pahasına yaşadıkları zorlukları yazar öyle ayrıntılı anlatmış ki sanki o göçmenlerin yanında o yolculuğu yapmışsınız hissi uyanıyor. Guatemala’da kanunsuzluğun cezasız kalma ihtimalinin yüksekliği, gayrimeşru düzeni insanların normalleştir-mesine sebep oluyor. Yaşanan göçün en büyük sebebi tüm dünyada olduğu gibi sosyo-ekonomik eşitsizlik ve bu gayrı meşru düzen.
Yazar anlatımında, gerçeklikle siyaseti harmanlayarak, yakın geçmişi etkileyici bir dille okurun gözlerinin önüne seriyor. Yazar Isabel Allende’nin kendi hayatı da siyaset içerisinde geçmiş. Babası büyükelçi Tomas Allende, amcası ise Şili’nin ilk sosyalist Başkanı Salvador Allende’dir. Amcasının ordu tarafından devrilmesinden ve öldürülmesinden sonra ailesiyle birlikte Venezuella’ya sürgüne gitmek zorunda kalmış. Daha sonrasında Amerika’ya yerleşmiş. Yazarın, Şili’deki darbenin başarılı olması için gerekli koşulları yarattıklarını söyleyen Amerika’ya yerleşmesi de kaderin bir cilvesi olmalı. Yazarın geçmişini okuduğumuzda askeri darbeleri ve darbe sonrası mültecilerin hayatını çok iyi bilmesinin sebebi de anlaşılmış oluyor.
Romandaki diğer bir kahraman ise yazar Allende gibi Şilili bir göçmen olan Lucia. Ülkesinde askeri darbe olduktan sonra Kanada’ya kaçmak zorunda kalıyor. Yeniden seçim yapılacağı güne kadar 16 yıldan fazla zaman geçiyor. Daha sonra ülkesinde her şey yoluna girdiğinde ülkesine dönüyor ve yıllar sonra da Amerika’ya akademisyen olarak çalışmak için geliyor. Yine yazar Şili’de yaşanan darbe ve sonrasında yaşanan kayıpları öyle gerçekçi anlatmış ki Arjantin’de askeri darbe sonrası Şili’deki muhaliflerin başına gelen benzer olayları anlatan Olimpo Garajı filmini 20 sene önce seyrettiğim halde roman, filmin sahnelerini bana yeniden hatırlattı. Muhaliflerin yaşadığı işkenceler ve sonrasında uçaklarla denize atılmaları ve ailelerinin yıllarca onları araması… İlgi duyanlar için film önerisi de yapmış olalım.
Roman kahramanlarından Richard’ın babası ise Almanya’da yaşayan Yahudi bir ailenin çocuğu iken Nazi baskısı ile kaçmış ve Amerika’ya göç etmiş bir ailenin çocuğu. Richard’ın geçmişine dair detayları yazar en sona saklayarak okurun ilgi ve merakını ateşliyor. Brezilyalı eşinin akıbetini ve 25 yıllık yalnızlığının sebebini romanın sonunda öğrenebiliyoruz. Richard ve Lucia’nın orta yaş üstü iki insan olarak aşkı yaşama biçimleri ve kaçak bir göçmen olan Evelyn’e yardım etme azimleri insanı umutlandırıyor.
Romanda yazar bizim de ülke olarak çok aşina olduğumuz bir gerçeği dile getirerek “Richard Brezilya’lı eşi Anita ile evlendiğinde onun ailesi ile de evlenmiş oluyordu” diyor. Romanda anlatıldığı kadarıyla Şili ve Brezilya halkı ile olan kültürel benzerliklerimizin çokluğu beni oldukça şaşırttı doğrusu. Dünyanın diğer ucunda da olsa farklı ülkelerde aynı geleneklerin, aynı toplumsal kuralların kabul görmesi insanları birbirinden ayıranın sadece sınırlar olduğunun apaçık göstergesi . Romanda Anita’yı da bir roman kahramanı olarak yazardan dinlemek isterdim doğrusu. Bu haliyle de oldukça etkileyici bir roman okuru bekliyor.
Romanın sonunda Richard Lucia’ya şöyle söylüyor: “Kış ortasında sonunda anladım ki içimde yenilmez bir yaz varmış ” Albert Camus’a ait bu söz sevmenin yaşı ve zamanının olmadığını bizlere bir kez daha hatırlatıyor.
Son olarak kışın tam da ortasında, içindeki yazı hiç unutmadan kışı yaşayan okurlara, içlerini ısıtacak ve bambaşka diyarlara bambaşka hayatlara götürecek bu etkileyici romanı tavsiye ediyorum.