top of page
IMG-20221214-WA0013photoAid-removed-background_edited.png

Burak Soyer

05.03.2023

"HAYAT" İşte...

Öncelikle Ahmet Altan’ın, “Hayat Hanım” için absürt bir mekanı, Fazıl’ın televizyon programını seçmesi hedefi on ikiden vuruyor. Zira Altan’ın, Fazıl’ın özelinde anlattığı “hayat”, aslında bizim de içinde yaşadığımız ancak çoğu zaman kabullenemediğimiz ya da görmezden geldiğimiz, öznesi veya nesnesi olduğumuz “hayat”a tekabül ediyor.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
Opera Anlık Görüntü_.jpg

“Günler geçtikçe yeni duygular, yeni düşünceler, yeni bir zaman anlayışı ve yeni bir yaşam biçimi keşfediyordum. Ona dokunduğumda, zaman biçim değiştiriyordu, varlığını bir bıçak gibi kullanarak zamanı kabuklarından soyuyor, geçmişi ve geleceği ayıklıyor, meyvenin lezzetli özünü, yaşadığımız anı ortaya çıkarıyordu. Geçmişle geleceğin kalın kanatları altında ezilen, bir türlü gerektiği gibi hissedilip yaşanamayan ve zamanın özü olan “an”, onunla birlikteyken geçmişsiz ve geleceksiz bir özgürlüğe kavuşarak bütün hayatı kaplıyordu. Geçmişin anıları ve geleceğin endişeleri kayboluyordu, bütün hayat, sonsuz bir “an”a dönüşüyordu. O uzun ve kesintisiz “an”ı, neşeli aldırmazlığıyla, alaycılığıyla, şefkatli sükûneti ve hiç tükenmeyen şehvetiyle dolduruyordu. Ona dokunduğumda ne geçmiş ne gelecek vardı, hayata sadece onun varlığı ile dolu tek bir anla bağlanıyorduk. Geçmişten ve gelecekten kurtulduğumda o muhteşem özgürlüğü hissediyordum. Hayat Hanım özgürdü Boyun eğerek ya da başkaldırarak değil sadece aldırmayarak ve talep etmeyerek özgürdü o ve ona dokunduğumda o özgürlük beni de içinde tadabiliyor ve bir lezzete bağımlı bir hâle geliyordum. Ona dokunmadığımda ise zamanın kanatları kapanıyor, geçmiş ve gelecek “an”ı yeniden eziyor, beni sıkıştırıyordu.” Ahmet Altan’ın  “O benim sevdiğim kadın,” dediği “Hayat Hanım” kitabının nevi şahsına münhasır karakteri Hayat Hanım’ın yaşam biçimini, bir diğer ana karakter Fazıl bu satırlarla özetiliyor. Peki Fazıl kim? Bir edebiyat aşığı, hayatı romanların gölgesinde yaşayan, gece saray yavrusundaki evinde daldığı uykudan sabahleyin babasının iflası yüzünden donsuz vaziyette uyanan, üstüne üstlük buna dayanamayan babasının ölümü sonucunda hayatın kitaplardan azade kısmıyla baş başa kalan genç bir adam. “Felek-çember” cilvesiyle yolları kesişen bu iki zıt karakterin “tanımlanamayan” ilişkisi etrafında yaşama tutunmaya çalışan insanların hikâyesini anlatan “Hayat Hanım”, diğer taraftan ülkenin üzerindeki politik atmosfere değinmeyi de ihmal etmiyor. 


“Hayat Hanım”, Fazıl’ın başına gelenlerden sonra belki “gerçek” hayata karışmak, belki de yalnızlığını katmerlemek için seks işçisi travestinin, bodyguard’ın, Şair’in, kominin oturduğu bir hana yerleşerek başladığı yeni hayatına okuru dahil ederek romanın bir nevi amacı da olan “belirsizliği” baştan eline alıyor. Fazıl bakkaldan katık ettiği ekmek arası peynirin parasını çıkarmak için bir televizyon programında figüran olarak bir iş buluyor. Hayat Hanım’la da burada tanışıyor. Bu orta yaşlı, kızıl saçlı alımlı kadın, bir program çıkışı Fazıl’ı yemeğe davet ediyor. Kendisiyle tamamen ters pozisyondaki bu “tuhaf” kadınla, bir o kadar “tuhaf” bir ilişki yaşamaya başlayan Fazıl, Hayat Hanım’ın yanındayken her şeyi tamamen unutuyor. Birlikte rakıya oturuyorlar, bol bol belgesel izliyorlar, hayatın olağan akışına uygun biçimde sevişip sonrasında tekrar belgesellerle ilgili muhabbete dalıyorlar. Hayat Hanım geçmişiyle ilgili tam detaya girmese de Marla Singervari yaşam biçiminden epey bir görmüş geçirmişliği olduğunu anlıyoruz. Ancak o, Fazıl’ın tüm sorgulamalarına rağmen geçmişiyle, ne olduğuyla, kim olduğuyla ilgili bir açık vermiyor. Girişte değindiğim gibi “an”dan memnun ve sonuna kadar da orada kalmaya kararlı bir şekilde hayatına devam ediyor. 
Bu arada Fazıl ekmek parası için programa gidip gelirken yeni bir kızla tanışıyor. İsmi Sıla. O da edebiyat okuyor. Onun da yaşamı tıpkı Fazıl’ınki gibi bir gecede ama farklı bir sebeple değişiyor. Kitabın politik atmosferine Sıla’nın ailesinin “bir gece ansınız” evlerinden alınıp tutuklanmasıyla tanık oluyoruz. “Saray yetimi” iki genç birbirilerine zamanla alışıyor, omuz veriyor, parasızlığın hakkını birlikte veriyor, edebiyatla ilgili oyunlar oynuyor, sinemaya gidiyor kısaca adı konulmamış bir birliktelik yaşamaya başlıyor. Ancak Fazıl’ın kafa çorba. Zira Hayat Hanım’ın hayattan bir şey talep etmeyerek ördüğü “tınlamama duvarı”nın aksine Sıla, eşeğini sağlam kazığa bağlamaktan yana. Ve o bu iki kadının arasına savrulup duruyor. Her savruluşunda da kendiyle ve hayatla ilgili bir şeyler keşfediyor. Zaman görevini ihmal etmeden akıp giderken Fazıl’ın yaşadığı han da satırlarla birlikte iyice kaotik bir hal alıyor. Eli sopalı adamlar mekanı basıyor, çulsuz öğrenci sosyal medya paylaşımından dolayı polislerce götürülüyor, seks işçisi sopa üstüne sopa yiyor. Sonunda bıçaklanıyor. “Sakıncalı” bir dergide redaktör olarak çalışan Şair’i de almaya geldiklerinde, Şair kendini balkondan boşluğa bırakıyor. Olup biten her şeyi hem Hayat Hanım’a hem de Sıla’ya anlatan Fazıl, her ikisinden de “git” telkinini aldıktan sonra bir çıkmaza giriyor. Fazıl’ın ve “aşklarının” bundan sonra neler yapıp ettiğini okura bırakıp “Hayat Hanım”ı toparlayalım. 

Öncelikle Ahmet Altan’ın, romanı için absürt bir mekanı, Fazıl’ın televizyon programını seçmesi hedefi on ikiden vuruyor. Zira Altan’ın, Fazıl’ın özelinde anlattığı “hayat”, aslında bizim de içinde yaşadığımız ancak çoğu zaman kabullenemediğimiz ya da görmezden geldiğimiz, öznesi veya nesnesi olduğumuz “hayat”a tekabül ediyor. Sayfalar dozunda bir absürtlükle ilerledikçe olayların bizi şaşırtmayacak raddeye gelmesi, kuşkusuz Ahmet Altan’ın kafasındaki kurduğu dünyada doğru yolda ilerlediğinin ve bizi de o yola soktuğunun bir ifadesi olarak tezahür ediyor. Tıpkı Fazıl’ın okuldaki hocasının anlattığı “klişe-tesadüf” klişesine biz de ayak uydurarak “Acaba?” sorusuyla son sayfaya kadar geliyoruz. Orayı da bitirdiğimizde geriye bize anormal gelen hiçbir şey kalmıyor. Ahmet Altan’ın “televizyon pavyonuyla” başlattığı  bu “tuhaf” hikâye, okurun kafasına ince ince yerleşip ilerleyerek uzun bir süredir hiçbir şeyin tuhaf gelmediği bizlere “Hayat Hanım” vasıtasıyla ayna tutuyor. Sabah olduğunda da, köşedeki simitçiden bir simit bir poğaça alıp işimize gücümüze bakıyoruz. Hayat işte…

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page