HAYAT
"Yaşadıklarımdan öğrendiğim şey, ben ve ötekiler diye bir ikilinin olmadığı ve insanın kendine ait bir hayat ısmarlayamayacağı oldu."
Yeni bir telefon veya bilgisayar aldığımızda mutlaka kullanma kılavuzuna bakarız, yanlış bir şey yapmaktan ve onu kullanılamaz hâle getirmekten korkarak... Peki ya hayatımızı yaşarken… Bir kullanma kılavuzumuz yok… Ancak neler yaparak ve ne düşünerek mutsuz, yalnız veya depresif olduğumuzu, çağımız insanının hâletiruhiyesini anlatan bir kitap var: Hayat. Modern dünyanın çarpıklıklarını eleştiren ve son 30-40 yılda insanların birbirleriyle olan iletişim ve etkileşiminin ne denli değiştiğini ve toplumun geldiği durumu anlatan bu kitapta kendi hayatınızdan ve çevrenizdeki insanlardan çok şeyler bulacaksınız.
Psikiyatri alanında uzmanlığı olan ve uzun yıllar psikoterapist olarak da çalışan Engin Geçtan, bu kitabında psikiyatriye, insanlarımıza ve ülkece kaosun kenarında yaşadığımız süreçlere değiniyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki psikoterapi deneyimlerinin ışığında okura insanoğlunun korkuları, takıntıları, yalnızlığı ve değerleri hakkında bilgiler sunarak aslında çağın ortak çaresizliğinde birleştiğimizi ortaya çıkarıyor.
Kitabın her bir bölümünün başlığı tadında ünlü bir yazar veya düşünürün sözüne yer verilmiş. Bu sözlerden yola çıkarak ilgili bölümde ne anlatılacağı hakkında çıkarımda bulunmak mümkün. Aynı zamanda okuru düşünmeye, bölümde neler anlatılacağını merak ve hayal etmeye yönlendiriyor. Aslında görünürde kitap bölümlere ayrılmış değil ancak düşünceler belirli kompartımanlarda kümelenmiş ve bu geçişlerle bağlanmış denebilir. Eğer her bir kompartıman da bir kapıya sahipse, işte bu kapı da alıntılanan sözdür.
"Günümüz dünyasında pek çok insan, yaparak varolabileceği yanılgısını yaşamakta. Olabildiğimiz zaman zaten yapabileceğimizi bilmenin hafifliğini yaşayamadan, tanıyamadan. "
Örneğin bir bölümün başında Albert Einstein’ın ünlü “Düş gücü bilgiden daha önemlidir” sözüne yer verilmiş. Aynı bölümde nörolog Richard Restak’ın bunu doğrulayan ifadesi şu şekilde alıntılanmış: “Beyin bir organ değil süreçtir ve her an kendini yaratmayı sürdürür”. Burada anlatılan yaratım süreci ile farklı bir kapıdan yeni bir konuya geçiliyor. Her insanın aynı olayı algılaması ve yorumlaması farklı farklıdır. Bu çemberi büyütüp insandan bir kültüre geçtiğimizde ise bir kültürün bir diğer kültürü açıklamasının ne derece doğru olduğunu tartışıyor yazar. Aslında sadece kendi normlarından geçirerek onun nasıl özelliklere sahip olduğunu kendi anlayacağı şekilde açıklar, kendisinden bir ayna tutarak.
Hepimiz baktığımız, gördüğümüz, izlediğimiz ve tabii ki okuduğumuz şeylere kendi içimizden bir ayna tutuyoruz. Onlar bizim için bizim zihnimizde var oldukları şekilde ve var oldukları için varlar…
Bu kitabı okurken Geçtan’ın sizinle sohbet ettiğini fark edeceksiniz. Kimi zaman da yaptığı tanımlamalar ve alıntılar sayesinde psikoloji üzerine bir konferansa katıldığınızı da hissedebilirsiniz. Satır aralarında verilen kitap ve film tavsiyelerini de kaçırmamak lazım.
Hayat bir kullanma kılavuzu değil belki ama duygularınızı ve iç dünyanızı anlayan ve yalnız olmadığınızı bilen bir kitap…