Johann Wolfgang Von Goethe
GENÇ WERTHER'İN ACILARI
Hazırlayan: Ayşe Hicret Karakaya
Mevsim gereği hüzünlenmemiz gereken zamanlarıydı Ankara’nın. Kokusu hatırımdan çıkmayan Kurtuluş’taki küçük ve sevimli evimizde, ranzada yattığımız kardeşlerimle gülüşmelerimiz, anne ve baba şefkati, kitaplığımızdan seçtiğim kitaplar… O evden bana kalanlardan artık hayatta olmayan insanlar var. O evden bana kalanlardan bir de kitaplar var. Şu an hayata hangi gözlerle bakacağımı bana öğreten kitaplar. Beni bir çiçek gibi özenle sulayarak, yetişmemi sağlayan kitaplar.
Fazlasıyla haşır neşir olduğum kitaplardan biri “Goethe Der ki”. Hâlâ da öyle. Kitapta Goethe’nin eserlerinde geçen öğüt, tavsiye, anlamlı sözleri derlenmiş. Aslında okuyucu tarafından altı çizilen satırların tek bir kitapta toplanması olarak düşünülebilir. Goethe’nin her konuya ne kadar evrensel baktığını, gerçek bir entelektüel olduğunu düşündürüyordu bana tüm bu sözler. Tabii eserlerinde geçen ve Goethe’nin kahramanlarının cümleleri olunca Goethe’nin diğer kitaplarını merak etmeye başladım.
Küçük salonumuzun yarısını kaplayan ve annemin, özellikle tozunu alırken haklı olarak söylendiği kitaplığımızda başka bir Goethe kitabı aradım ve Genç Werther’in Acıları’nı buldum. Yaşım itibarıyla olsa gerek kitabın adını okur okumaz Genç Werther’i ve acılarını kendime yakın hissettim. Bilirsiniz, hayatımızın belli dönemeçlerinde duygularımız bulanıktır; denizin ortasında kalmışızdır ve attığımız işaret fişeklerini birinin görmesini bekleriz.
“Değerli dostum, insanın kalbini anlamak olanaksız bir şey!” (S. 3)
Goethe insanın sınırlarını sorgular. O sınırlara çarpan, düşen, tökezleyen, kalkıp tekrar tekrar deneyen, sınırlarını görmek ve yeniden çizmek isteyen insanoğlunu anlatır başkahramanı Werther ile.
Peki, insanın sınırları aynı zamanda acıları mıdır? Yeteneklerini sorgulamayan, engelleri düşünmeyen, hep daha fazlasını isteyen insan mıdır mutlu olan?
“Çocuklar gibi hiçbir şeyi dert etmeyenler, oyuncak bebeklerini oradan oraya dolaştıran ve büyük bir saygıyla anneciğin şekeri kilitlediği dolabın etrafında gezinen ve arzu ettikleri şeyi ele geçirip avurtlarını şişirerek yerken ‘daha!’ diye bağıranlar mutludur.” (S. 10)
Goethe bu mektup, anlatı türündeki kitabını yazdığında yalnızca 25 yaşındadır. Werther’in Lotte’ye duyduğu imkânsız aşkını, dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardan okuruz. Ancak bir aşk hikâyesinin çok ötesindedir, Goethe’nin anlatımı.
Werther ressamdır. Aslında neredeyse tüm sanatçılarda gördüğümüz içsel yakarışlar, aslında kendi kendine örülen duvarlar ve bu duvarları aşmaya çalışırken düşen, yaralanan, sonunda da dünyadan uzaklaşan bir ruh hâlini Werther’in mektuplarında da görüyoruz.
“Etkin yeteneklerimin huzursuz bir tembelliğe dönüşmesi bir felaket, ben boş duramıyorum, ama elimden hiçbir şey yapmak da gelmiyor. Hayal gücümü yitirdim, doğa beni artık duygulandırmıyor. Kitaplar tüylerimi diken diken ediyor. Kendimizden yoksunsak, elbette her şeyden yoksun kalıyoruz.” (S. 51)
Genç Werther’in Acıları’nı hem yıllar önce hem de 2016 Mart ayında okudum. Elbette bazı kitaplar defalarca okunmayı hak ediyor. Goethe Faust kitabında da, Genç Werther’in Acıları’nda da yalnızca dil şöleni sunmaz okuyucuya. Okuyucunun ruhunu da didikler. “Bu konuda sen ne düşünüyorsun?” sorusunu sorar. Aşk, intihar, sanat, sorumluluk, suç, sevgi, dostluk, kibir, fanilik, sınırlar… Daha ne varsa hayatın içinde ve her birimizin sıklıkla kaygılandığı ya da mutluluk duyduğu; tamamını kendi gözüyle görmenizi ister.
Kendisi de ressamdır, sanatkârdır, politikacıdır, edebiyatçıdır, doğa bilimcidir. Dolayısıyla bütün bu yetkinlik alanlarını insanın üzerine giydirir kitaplarında.
Mutlu hissederken hiçbir şey yapmak istemez Werther, sanattan uzaklaşır. Mutsuzken de intiharın kıyılarında gezer. Bunu fazla sorumluluk duygusuyla ilişkilendiriyorum. Sanatkârlar uçlarda yaşar. Dünyada ne olup bitiyorsa kendi suçudur sanatçının. Hem kolayca vazgeçemez hem kolayca vazgeçer. Aşktan vazgeçemez mesela, çünkü bu güçlü bir duygudur. Duygularına sahip çıkabilir. Ama ya bir çocuk kötü bir muamele görüyorsa herhangi bir yerde ya da kibirli bir insanın altında ezilen mutsuz bir birey görmüşse… Yaşamak dahi istemez artık. Böyle bir dünyanın sorumluluğunu almaktan kaçar.
“Çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu ile yatağa giriyorum: Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor. Ah keşke huysuz biri olabilsem, suçu havaya, üçüncü bir şahsa, başarısız bir girişime yükleyebilsem, o zaman keyifsizliğimin katlanılmaz sıkıntısı yarı yarıya azalırdı. Nasıl ki eskiden tüm mutlulukların kaynağı bendeyse, şimdi de tüm üzüntülerin kaynağı içimde saklı.” (S. 85)
Genç, sanatkâr, mutsuz, mutlu, asi, boyun eğen, kendi duvarlarına çarpan, özgür Werther… Ah Werther’in acıları! Ah Werther’in bana ve size benzeyen ruhu!
Werther’in de dediği gibi “Benim bildiklerimi herkes bilebilir – bana özgü olansa yalnızca yüreğim.”
Yüreğimize sahip çıkalım…
(Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 10. Basım, 126 sayfa)