top of page
Diren

Bizim Mahallenin Kitapçısı

Diren ŞİMŞEK

12.10.2023

İkimizi Birlikte Yaşatmak İçin Yazıyorum:
DUL

Opera Anlık Görüntü_2023-10-12_154513_www.canva.com.png
  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle

Ne kısacık kelimedir gitmek; bir solukta söylenen, iki küçük heceye sığan oysa kısacıklığının aksine kimi zaman gidenin, çoğu zaman kalanın sırtında kocaman bir yük olan… İçinde derin bir boşluk barındıran yanı vardır gitmenin; bir parçası gidenin, bir parçası kalanın velhasıl herkeste kendinden az ya da çok bir pay bırakan...


Gitmek, hayatın, bir yüzü umuda bir yüzü gerçeğin soğuk duvarlarına bakan o ayrılmaz parçasıdır. Öyle ki  ‘belki bir gün’ diyebilmenin o küçücük ihtimaline sığan umutları da vardır ve bir o kadar, hiç gelmeyecek olanın keskin gerçeğine sığan tarafları da. İşte ölüm, gitmenin yüzü gerçeğin soğuk duvarlarına bakan, hiç gelmeyecek olanın keskin gerçeğini insanın suratına bir tokat misali çarpan o acı tarafıdır.


“Sylvie  ayaklarının ucuna basarak, usulca gitti. Hafifçe zıplayarak ve mutluluğun çekip giden sesiyle(…) Güz yapraklarıyla birlikte kibarca yere düştü.”


40 senelik hayat arkadaşı Sylvie’yi kaybeden Jean-Louis Fournier’in eşinin kaybının ardından kaleme aldığı anlatı türündeki bu değerli eserin her bir sayfasında gidenin ardında kalan olmanın derin hüznünü yazarla paylaşacak, sözcük sözcük kalpten kağıda akan bir iç döküşe tanık olacaksınız. Yazar, eşinin vefatından sonra acıyla baş etme ve yaşama tutunma biçimi olarak kağıda ve kaleme ya da diğer bir ifadeyle sözcüklere sığınmayı tercih etmiş. Ancak bu sığınma sadece yaslanacak bir omuz, tutunacak bir dal olmanın ötesinde başka bir anlamı daha içinde barındırıyor: Hayata inat eşini diriltme, yaşatma çabasına. 


“İkimizi birlikte yaşatmak için yazıyorum,” diyor yazar. “Kitaplarda, yazar ne isterse o olur, patron odur, hayat öyle değildir. Salpêtriere Hastanesi’nin bütün o sofistike makinelerinin yapamadığını ben sözcüklerle yapıyorum, seni diriltiyorum.” 


Sayfalar boyu peşi sıra çıktığımız yolculukta eşiyle paylaştığı değerli anlardan, yaşadıkları tatlı atışmalarından, yaşarken eşine söyleyemediklerinden,  bir daha hiç paylaşamayacakları rutinlerden ve ondan geriye kalan kocaman boşlukla olan belki de o en acı sınavından bahsediyor Fournier. Sonra insan denen varlığı, yas sürecinde çevresindeki insanların ona yaklaşımlarını sorgulamaktan kendini alamıyor. Büyük mutsuzluk yaşayanlara mutluluktan bahsedilmemesini ya da insanın bir şeyin kıymetini başına en kötüsü gelmeden anlayamamasına anlam veremiyor bir türlü. Eşine ise bir parça kırgın. Her zaman özür dileyen bir insanın onu bırakıp giderken özür dilememiş, onu birlikte gitmeye davet etmemiş olmasına sitem ediyor. Çünkü davet edilseydi giderdi, biliyor…


Yazar, incecik bir kitabın içine kocaman duygular sığdırıyor. O duygular, kâh alabildiğine nahif, alabildiğine edebi satırlarla insanın yüreğine dokunup iz bırakıyor kâh mizahi bir üslupla acısını dudağımızın kenarına buruk bir gülümseme olarak konduruyor. Fakat hepsinin ardında boğazımıza gelip oturan kocaman bir yumru kalıyor...


İnsanın yanında bir soluk duymaya belki de en çok ihtiyaç duyduğu yaşlılık yıllarında diğer yarısı olarak gördüğü eşini kaybeden bir adamın iç dünyasına konuk olacağınız, Can Belge’nin kıymetli çevirisiyle dilimize kazandırdığı bu değerli esere kitaplığınızda ve yüreğinizde yer açmanızı, Jean-Louis Fournier’in o muazzam kalemiyle tanışmanızı tavsiye ederim. Zira onu tanıdıktan sonra kaleminden asla ayrılmak istemeyebilirsiniz.

0000000437532-1.jpg

Jean-Louis Fournier | Dul | Anlatı | Yapı Kredi Yayınları

Çev. Can Belge | 116 sy.

  • Instagram - Black Circle
  • Twitter - Black Circle
  • YouTube - Black Circle
  • Facebook - Black Circle
bottom of page