Betül Başar KARA
11.02.2021
ÇOÇUKLAR VE ÇİÇEK MEZARLIKLARI
"Bir Ağaç Dikmek İçin En İyi Zaman Bundan 20 Yıl Önceydi.
En İyi İkinci Zamansa Şimdi!" Çin Atasözü
Dinozor modeli öğretmenlere ve sisteme rağmen; sınıfını dört duvar arasından alıp, bahar mevsimini yaşayan bir nehir kıyısına götüren, politize olmuş düşünce kalıplarından arınmış bilge bir derviş nezaketinde ve sükûtu sevip yücelten bir bahçıvan (öğretmen) tarafından yazılmış Çocuklar ve Çiçek Mezarlıkları...
Kitap deneme türünde, farklı ve hoş bir nazar barındıran teşbihlerle donatılmış bir eser; kitaba göre öğretmenler birer bahçıvan, öğrenciler birer çiçek... Merhamet mesafesi kısalmış insanların, duygularını göremediği her çiçeğin bir de mezarlıkları var tabii. Bir sınıfta bir tane değil, sınıftaki çocuk adedince öğretmen olduğunu kabul eden sanırım nadir öğretmenlerden biri sayın yazar... Ve diyor ki;
“Öğretmenlik hem bu dünyadaki her şeye benzeyen hem de bu dünyadaki hiçbir şeye benzemeyen nadir mesleklerden biridir. Buna rağmen çoğu kişi öğretmenliğin bahçıvanlığı anımsattığında hemfikirdir. Ama bu bahçıvanlık; bitkileri estetik ve takdir edilme kaygısıyla istediği gibi budayan, söken, temizleyen, mizaçlarına bakmaksızın canı istediği gibi birbirine aşılayan bahçıvanların bahçıvanlıklarına benzemez.”
Hadi gelin kitap içerisindeki bahçelere, kırlara, dağlara ve ovalara bir yolculuk yapalım ve çiçek çocuklarımızın rayihasını içimize çekelim... Hüzünlü bir dağ lalesi, ruhu üşüyen (depresyonda) bir sardunya, fikirleri çarpıştırıp çakmak taşları gibi kıvılcımlar çıkartabilen yaratıcı tavşan kirazları, sert mi sert, sivri uçlu ve okşanmaya kalkınca batan bir kılıç çiçeği, toprağın altında çiçek açmak zorunda bıraktığımız yeraltı orkideleri, hiperaktif su marulları, özgür ve özgün amber çiçekleri, toplu hareket etiklerinde hayranlık uyandıran veronikalar, asla kötü değil ancak mutsuz dev tavşancıl otları, kusurlarını kucaklamayı öğretemediğimiz mükemmeliyetçi kiraz çiçekleri, oldukça ketum ancak başı okşandığında o eşsiz rayihasını veren fesleğen, zoru seven bir sardunya, oldukça kırılgan karahindibalar, savaşta çiçek açmasını beklediğimiz Arap yaseminleri, nazik ve anlayışlı yelken çiçekleri ve şiddet salgınına sebep olan ısırgan otları... Her çocuk bu kadar farklı iken HERKESE EŞİT DAVRANMAK ADALETİ SAĞLAMAZ...
“Öğretmenlerin yaptığı bahçıvanlıkta, tarhındaki bitkileri tanımak, onların en iyi şekilde yetişebileceği ortamları bilmek, her birinin yanındaki yöresindeki bitkilere dikkat etmek, toprağı gübrelemek ve sulamak, gerektiğinde güneşin önünden çekilmek ve gölge yapmamak, eli kulağında fırtınaları kovalamak vardır. Öğretmen bahçıvanlık yaparken heybesinde herhangi bir keski bulundurmaz. Ancak iyi bir bahçıvan değilseniz, birkaç aya kalmadan çürümüş yapraklardan oluşan bir çiçek mezarlığınız olur.”
Bu kitap eğitimin yalnızca öğretmenin değil tüm toplumun görevi olduğu bilincinde, mezarlık bekçisi değil, bahçıvan olmak isteyen eğitimciler için yazılmış bir eser... Ama keşke sadece öğretmenler değil de eli, gözü, yüreği bir çocuğa dokunmuş ya da dokunacak olan herkes okuyabilse… Görüşmek üzere, sağlıcakla, kitapla kalın.
“Çocuklara solucanların beş kalbi olduğunu öğrettiğimiz ama kendilerine ait bir kalpleri olduğunu unutturduğumuz sistemin adına ‘okul’ deriz."