Güneş ÖZTOPRAK
27.08.2022
SOKAĞIN İÇİNDEN BİR ROMAN:
BAŞKALARININ TANRISI
Mine Söğüt’ün Başkalarının Tanrısı adlı romanı Nisan 2022 de Can yayınları etiketiyle yayımlandı. Yazarın diğer kitapları gibi bu kitabının kapak resmi de Bahadır Baruter’e ait. Kapak resmi kitabın ismi kadar çarpıcı. İnsanı rahatsız eden, uyaran, ürperten bir çalışma. Kitabın ismi ve içeriğiyle uyumlu. 157 sayfalık bu kitap 48 sürükleyici ve kısa bölümden oluşuyor. Yer yer masal, yer yer ise şiir tadında…
Romanın kahramanlarının her biri tanıdık, her biri gün içerisinde yanından öylesine geçip gittiğimiz, ıskaladığımız insanlardan oluşuyor. Roman Efsun’un, Musa’nın, Adnan abinin, Hülya’nın ve sokakların insafına terk edilmiş Matruşka’nın hikâyesi. Söğüt, ayıp sayılan hayatların, görmezden gelinen sokak yaşamının var olduğu gerçeğini bu kitabında da sert bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Âşık olduğu adam tarafından satılan bir kadın, sırf âşık olduğu için bacaklarını kesiyor! Şair Musa kendinden yaşça büyük ve yaşlı bir orospuya âşık oluyor. Musa, tanrısı olmayan bir dinin peygamberi. Geçmişini ararken kendini yitiren Adnan abi ise hafızasını kaybediyor. Ve şehir küçük bir bebek doğuruyor, adı Matruşka.
Yazar şehir yaşamının sunduğu imkânlara ve göz alıcılığına rağmen herkese aynı cömertlikte yaklaşmadığını gösteriyor. Şehir; sokaklarında felsefeyi, tarihi, mizahı, gözyaşını, acımasızlığı, korkusuzluğu nasıl da taşıyor, hem de hiç pes etmeden... Gökyüzü çatısı, sur içleri yatağı olmuşlar, yoksullar, çaresizler, delirmişler, terk edilmişler, hor görülmüşler… Bu insanlar gerçek mi, bir hayalden mi ibaret, biliyoruz. O kadar gerçek ve canlı kanlı resmedilen insanlar var ki, hayatlarıyla ilgili soru sormaya cesaret edemiyoruz. Bir sokak kadını, bebek Matruşka ile konuşurken söyledikleriyle aslında kitabı özetliyor:
“Matruşka, bir şairden korkunç masallar dinleyerek büyüyeceksin. Dünyanın tüm kötülüklerini bir şairin dilinden öğreneceksin. Şanslı bebek. Kıymetini bil, kimse korkunç gerçekleri çocukların yüzüne yüzüne anlatmaz. Kandırırlar çocukları Matruşka. Büyükler çocukları hep kandırırlar. Biz seni hiç kandırmayacağız.”
Eser son derece sade ve anlaşılır. Söğüt, kendine has üslubuyla anlatılanın ağırlığını her cümlede okura yüklüyor. Yaşamdaki olabilirliğin altını çiziyor. Bir adam çocuğunu terk edip sokaklarda karnını doyurabilir. Bir kadın kendini satan adama âşık olabilir. Sırf orospuluk yapmamak için bacaklarını kesebilir. Şair zenginliğini ve tüm yaşamsal olanaklarını bir kenara bırakıp, sadece şair olarak yaşayabilir. Çatısı olmayan bir kadın küçük bir bebeğe anne olabilir. Neden olmasın? Başkalarının hikâyesi bizim hikâyemizdir. Yaşamın kendisi bir rüya, bir şiirdir.
Efsun abla kesik bacaklarına “uçlarım” diyor.
Uçlarımı tut.
Uçlarım yara oldu.
Uçlarım acıyor.
Uçlarıma çaputlar bağla.
Uçlarımdan öp beni.
Uçlarımı kucakla.
Roman aşk, sevgi, ölüm, yaşam, güzellik ve çirkinlik algımızı ve tüm ahlakî ölçütleri ters düz ediyor. Bu kavramların sorgulandığı en güzel anlatımlardan biri de şöyle: “Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil…”
Keyifli okumalar…