Ah Muhsin Ünlü
Gidiyorum Bu
Hazırlayan: Pınar Aydın
‘Kalbim, bu asrın dengi deÄŸil!’ derim daima. Lakin beni anladığını düÅŸündüÄŸüm adamlar da vardır. Size bu adamların bendeki yerlerinden bahsetmek istiyorum. Hepimizin baÅŸucu kitapları vardır ve benim defalarca kez okuduÄŸum, hafızamın silik duvarları üzerine silinmez mürekkeplerle ÅŸiirlerini yazdığım Ah Muhsin ÜNLÜ bu listenin ilk sıralarındaki yerini yıllardır korur.
​
Peki kimdir Ah Muhsin Ünlü?
​
Aslında yakın çağın gerekliliÄŸi haline gelmiÅŸ olan sosyal mecralardan Onur ÜNLÜ olarak tanıyoruz kendisini.
​
1973 yılında İzmit'te doÄŸdu. Anadolu Üniversitesi İletiÅŸim Bilimleri Fakültesi iletiÅŸim sanatları bölümünden mezun oldu. (Daha sonra Marmara Üniversitesi İletiÅŸim Fakültesi iletiÅŸim bilimleri anabilim dalında yüksek lisans da yapmıştır.) Türk senarist, yönetmen, ÅŸair, müzisyen ve oyuncu olarak tanıdığımız Onur Ünlü 2006 yılında ilk sinema deneyimi olan "Polis" filminin yapımcılığını, yönetmenliÄŸini ve senaristliÄŸini üstlenmiÅŸtir. 2011-2013 yılları arasında ise "Leyla ile Mecnun" dizisinin genel yönetmenliÄŸini üstlenip bu diziye devam ederken 2012-2013 yıllarında; "Åžubat" dizisinin genel yönetmenliÄŸini yapmıştır. Daha sonra ‘Ben de Özledim’ adlı dizinin yönetmenliÄŸini de üstlenmiÅŸ, aynı zamanda bu dizide Onur Ünlü rolü ile kendisini canlandırmıştır.
1993-1998 yılları arasında “Ah Muhsin Ünlü” mahlasıyla birçok ÅŸiir yazmıştır. Ah Muhsin Ünlü’nün yayınlanmış tek bir ÅŸiir kitabı var; Gidiyorum Bu.

2003 yılında Murat MenteÅŸ ile yaptığı röportajda mahlasını ; "Muhsin benim oyuncak kedimin adı. Ona da bizim pastacı Muhsin aÄŸabeyden geçmiÅŸti. Åžiir yazmaya baÅŸladıktan sonra bir isim ihtiyacı hâsıl oldu." diye açıklamıştır.
​
Kitabının giriÅŸinde Ah Muhsin Ünlü kısa ÅŸiir macerası ise ÅŸöyle özetleniyor: “22 Haziran 1993 günü akÅŸamı, saat altıya çeyrek kala baÅŸladığı ÅŸiir çalışmalarına, 4 Eylül 1998 sabahı on biri yirmi geçe son verdi. Kendisi tekrar ÅŸiire baÅŸlamak için uygun koÅŸulların oluÅŸmasını ummak istiyor.”
​
Ah Muhsin Ünlü benim hayatıma bir kış günü birdenbire giriverdi. Hayatımda yeri büyük bir adam karlı bir Ankara akÅŸamında bana
"YAÅžASIN! NE KADAR DA İDEOLOJİK YAKLAÅžIYORUZ BİRBİRİMİZE" ÅŸiirini göndermiÅŸti.
​
Kaç kez okudum, kaç kez dinledim inanın anımsayamıyorum. Hiç durmaksızın bir hafta aklınıza gelebilecek her durumda ÅŸiiri dinledim. Tekerrürden haz etmeyen bir kadın olarak bittikçe baÅŸa alıyor olmam beni de ÅŸaşırtıyordu. Her sabah evden çıkıyor; beni duraÄŸa götüren yolu yürürken, iÅŸ yerinde harıl harıl iÅŸ yetiÅŸtirmeye çalışırken, yemek yerken, tam uykuya dalmak üzereyken, uykusuz gecelerde bir iki kadeh bir ÅŸeyler içerken kulağımdaki tek tını bu ÅŸiirin kelimeleri idi. Hece hece aklıma kazıyordum. Sizin bir ÅŸairiniz var mı? EÄŸer bana bu soruyu siz yöneltecek olursanız benim cevabım kesinlikle Ah Muhsin ÜNLÜ’dür. Üstelik bu ÅŸair benim için adı dört harfle yaÅŸamıma can suyu katmış bir adamı sol yanımda yaÅŸatmamı saÄŸlamıştı. Adeta bu ÅŸairin ÅŸiirleriyle göÄŸsümde gül bostanı kurmuÅŸtum.
Bu sabah gözlerimi açtığımda fark ettim ki uzun zamandır bu tınıdan mahrum kalmış ruhum.
​
Bu Ocak ayında da o adamla bu ÅŸiirden dizeler okuduk birbirimize, bu Ocak ayında da karlar yaÄŸdı Ankara’ya.. Bu ÅŸiiri bugüne, kendime, sol göÄŸsümde susuz kalmış berrak güllere ve size armaÄŸan etmek isterim. En çok da size! Kendinizden bir parça bulabilmeniz ümidi ile.
Şiir ile kalın. Aşk ile kalın.
​


YAŞASIN! NE KADAR DA İDEOLOJİK YAKLAŞIYORUZ BİRBİRİMİZE
​
bazen çok korkuyorum.
ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
teknem dolu müfsidle!
bu da caddelerden derviÅŸ derviÅŸe gelmeme mâni deÄŸildir
yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin'di deÅŸtiÄŸim
ki ben devletin taÅŸ kestiÄŸini en baÅŸtan bilirdim
İsa'yı polise doğrulttuğum zaman.
ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok deÄŸildir
zaten en az on iki kiÅŸiden biri haindir
ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öÄŸretmeniydi benim!
​
sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
gazinolardan
inanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
bir yanım Asaf Halet söylüyor diÄŸer yanım fabrika
bir ÅŸiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
bugün yepyeni bir imparatorluk öÄŸreniyorum
ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
örneÄŸin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor ÅŸair
arapça Akdeniz diyor ben
aynadan dönüyorum ayna
benden dönmüyor.
​
çok sihirli bir kabri söndürüyorum
bir havari morfin gibi anne söylüyor
aÄŸlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
belki de yangın çıksa ve ikna edilmiÅŸ olurum
torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
Manchester’den geliyorlar ve Liverpool’dan geldiler
birazdan padiÅŸah mı öldürecekler dedim
bir milyon kadardılar ah atları vardı
artık seni bir çiçek yerine kopartmak
istiyorum sevgilim.
iÅŸte sahneden indim ve öpüyorum aÄŸzından
annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
söyle bana bana söyle; bir kere daha kabz?
​
inanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
çıldırmış bir vaÅŸak gibi kaybediyorum
ipimden kurtulmuÅŸum kaybediyorum
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
Helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
memleket sana raÄŸmen ket vururken yarama
ÅŸu çıplak çocuk ÅŸu tüyük bürk ÅŸairi ben
-ve emir ‘kun’ diyor, doÄŸruluyorum-
bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
çünkü bu,
seni seviyorum içine nal salmak demektir.
ve hareketinin bana durduÄŸunu akla uydurur.
oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
​
zaten kırılmış bir kızsın ÅŸimdi dövülmüÅŸ bir av
yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
gözlerime baka baka aÄŸlayıp aÅŸk diyorsun
bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
'ÅŸehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
ve izmit'le ve fargo'yla ve horasan'la
ve hafıs'ın beni eve götürdüÄŸü kınla ilgili bir matkabı
girdiÄŸi çene kemiÄŸiyle birlikte söküp
ÅŸu karşıki düÄŸün salonuna ilave edemememdendir.
yoksa lar ve ortaokul öÄŸretmenleri giremesinler diye
babam ve bilhassa dedem
mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!
ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
ve ÅŸüpheye düÅŸmeden kelebek besleyebilsin diye bir padiÅŸah açıkça
benim alıp kını
öte yana geçmem gerektir
içinden memleketi çekeyim diye.
hem düÅŸünsene;
bu bizi nasıl imparatorlaştırır!
yoo, hayır! omzunu açma. omzun ideoloji taşır.
ve fakat 'dil'e raÄŸmen bütün bunlar sevgilim
ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediÄŸim anlamına gelmeyebilir.
​
çünkü bak Süleyman bu sayfadan henüz geçmiÅŸ gibi gül lekesi
ve apaçık KudüsmüÅŸ bir zebrayım ben uzun menzilli ÅŸiirlere ÅŸikar!
elbet bir gün batar, kuÅŸlar döner, çarmıh baÅŸtan düzenlenir
ve bana tertemiz eller verir cezayirli o tüccar.
o vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
cumhuriyetin tersinden tertib ettiÄŸi çarşılar gibi
sonra uzun süre bir takibediliyormuÅŸum hissi…
siz hiç yahudi bir minibüs ÅŸöförü düÅŸlediniz mi?